AŞK-I MUHABBET İÇİN HOŞ GELDİNİZ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

İnsanın Amacı, Varlıklı Olmak mı, Yokluğu Yaşamak mı Olmalı.

Aşağa gitmek

İnsanın Amacı, Varlıklı Olmak mı, Yokluğu Yaşamak mı Olmalı. Empty İnsanın Amacı, Varlıklı Olmak mı, Yokluğu Yaşamak mı Olmalı.

Mesaj tarafından Admin Perş. Mayıs 14, 2015 12:48 pm

Biz insanoğlu olarak, yaratılmışların âleminde yaşamaktayız. Bizim algıladığımız bu âlem kâinat dediğimiz âlemdir.

Her şey zıttı ile var olduğuna göre; bizim kâinat dediğimiz bu âlemin de bir zıttı mutlaka vardır.
Biz bu âlemde yaratılmış olan her şeye var ya da varlık diyoruz. Bu bağlamda yaşanılan bu âleme de varlık âlemi demek yerinde olur.
Peki; bu âlemin zıttı olan nedir?
Bu âlem madde ise, mana olan âlem nedir?
Bir başka paradoks;
Biz şu anda varlık âleminde yaşadığımız için bu âlemde algıladığımız her şey varlık, diğerlerini yokluk olarak algılıyoruz. Eğer biz yokluk âleminde olsaydık, o zaman yokluk âleminde algıladıklarımıza varlık diyecektik (algılayabildiğimiz için). Bu paradoksa göre yaşadığımız âlem tarafımızdan varlık, aksi âlem yokluk olarak algılanırken; yokluk âleminde olanlara da kendileri varlık, biz yokluk olarak algılanıyoruz.
Bu durumda akla şu soru geliyor. Gerçek anlamda varlık hangisi yoklu hangisi?
Bu paradoksta insan olan bizler, şu anda yaşadığımız varlık ve yaşayacağımız yokluk âlemi arasında nasıl bir seyir sergilemeliyiz.



Olaya SUFİ açıdan bakmak gerekir.
Burada sorgulanan alemler arasında ki ilişki değildir. Biz kulların, bedensel ve ruhsal gelişimimizin nasıl olması gerektiğidir.
Şöyle ki;
Yaradan bizi sırf yaşayalım diye yaratmadı. Bir amaç uğruna yarattı. Amacımız Yaradan’ ın bize verdiği zeka ve inanç sayesinde O’ nu aramak ve ulaşmak için gerekli gelişimimizi sağlamak olmalıdır. Burada bahsedilen temelde nefsimizle olan mücadelemizdir. Nefsimiz bizi daima dünyevi beklentiler içinde tutar. Bir ZEN RAHİBİ “İnsanın kuvvet aldığı kaynak, kendisiyle savaştığı kaynaktır” demiş. İşte sufi anlamda da insan kendi nefsini yok etmedikçe, şu an için bize sır gelen birçok perdeyi aralayamaz. Aralanan her sır perdesi bizi Yaradan’a götüren bir kapılar zinciridir. Yani nefsimizi yok etmemiz, bir anlamda tam bir teslimiyetimiz demektir.
Psikolojik anlamda olaya bakarsak

benliğimiz üç bölümden oluşur ID – EGO – SÜPER EGO

İD: doğuştan vardır ve psişik enerjinin kaynağıdır. Bir başka deyişle İLK BENLİK (Alıntı)

EGO: Egonun şekillendiği sosyokültürel çevrenin inanç sistemleri ve ahlak anlayışı, onun gerçekliği filtre ve kontrol etme fonksiyonlarını etkiler. Bireyi ötekine karşı içsel koruyucu ve düzenleyici olan ego, iç ve dış gerçekleri, ya göz ardı eder, ya inkar ya da tahrif eder. Otomatik olarak işleyen ancak irade ve bilinçle kontrol edilebilir olan bu mekanizmalar, psikolojide ego savunma sistemleri olarak adlandırılır. İnsanların her biri, farklı ego filtrelerine ve kişilik ekranlarına sahiptir. (Alıntı)

SÜPER EGO: toplumun yasalarını içerir bir nevi içimizdeki yargıçtır. Süperego,belli bir süre sora ailelerin ve toplumsal yapının yerini alan bir ideal benlik halini alır.Süper ego özellikle hoş karşılanmayan dürtülerimizi kontrol etmeyi,egomuzu denetim altına almayı, sorumluluk ve vicdan duygularımızı hatırlamayı öngörür. (Alıntı)

Bu açıklamalar ışığında ID yaratıldığımız anda bizde var olan benliğimiz. EGO daha sonraları aile ortamında oluşan ve ID i kontrol altında tutan bir kontrol mekanizması. Diğer bir deyişle NEFSİMİZ.
SÜPEREGO ise içinde bulunduğumuz toplum kurallarının bütünü oda EGO nun kontrolünü elinde tutuyor.

İşte bizim problemimiz EGO ile ilgili. Fakat egoya ulaşmadan önce süperego yu aşmak gerekir. Çünkü karşımızda koskoca bir toplum ve onun kuralları var.
İnsan inanç bakımından toplumla çatıştığı anda kendi içinde bir çözüm aramaya başlar. Eğer inandığı gibi yaşayamazsa zaman içinde yaşadığı gibi inanmaya başlar. Bu aslında ruhsal açıdan bir deformasyona sebep olur. Bu yüzdendir ki gelişmiş toplumlarda inanç özgürlüğüne çok önem verilir. Doğal olarak inandığı gibi yaşayan insanlar, yaşadıkları gibi inanan insanlardan daha huzurlu ve mutludurlar. Bu da toplum huzurunu ve mutluluğunu beraberinde getirir.
Toplumsal anlamda inanç özgürlüğü ile sağlanan huzur ortamından sonra ancak ego ya sıra gelir.
Nefsimiz YOKsa biz VARız mantığından bakacak olursak, toplumsal huzurdan sonra egonun bir yaptırımı olan nefsimizi yok etmek gerçek benliğimiz üzerinde zararlı etkenleri ortadan kaldırdığından, salt biz olarak Yaradan’ımızla olan sınırları aşmış oluruz. Çünkü bize nefes(ruh) veren Rab’ bimiz bizim bu dünyevi sınavdan iyi derece ile mezun olmamızı mükâfatlandıracaktır.
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 54
Kayıt tarihi : 14/05/15
Yaş : 62
Nerden : İstanbul

https://kunfeyekun.yetkinforum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz